-->

En Etkili 10 Psikolog

Reklam
en etkili 10 psikolog

Psikoloji ya da Ruhbilimi, bireylerin zihin ve davranışlarının sistematik olarak inceleyen bilimdir. Listemiz psikolojiyle uğraşan en etkili 10 insanı içermektedir.

10) Erik Erikson (1902 - 1994)

erik erikson

Erik Erikson, Danimarka ve Alman kökenli Amerikalı psikolog.

Gelişim psikolojisi ve psikoanaliz alanlarında çalışmaları, özellikle insanların sosyal gelişim teorisi ile tanınmaktadır. "Kimlik bunalımı" kavramını ilk kullanan psikologdur.

Psikolojiye en büyük katkısı, gelişim aşamalarını açıkladığı Psiko-Sosyal İnsan Gelişimi Teorisi oldu. Diğer psikiyatristlerin ve psikologların aksine, Erikson insani gelişmenin 8 aşamasını vermişti. Erikson'un psikolojiye bir başka katkısı ise Ego'daki çalışmasıydı. Eserleri Ego'nun günlük yaşamımızdaki önemini ve merkezi rolünü açıkça vurguladı. Ölümünden sonra çalışmalarına ve teorisine, tutkulu bir psikolog olan eşi devam etti.

9) Alfred Binet (1857 – 1911)

alfred binet

Alfred Binet, Fransız psikolog ve düşünürdür.

Cinsel fetişizm kavramını tanımlayan kişidir. Ayrıca Zekâ testlerinin yaratıcısıdır, bireysel farklılıkların değerlendirilmesinde önemli katkıları olmuştur.

Binet’nin psikoloji ile ilgilenmesi 1877’de, günün önemli felsefecilerinden Théodule-Armand Ribot ile tanışmasıyla başlar. 1870-1880’ler Fransa’da bilimsel psikolojinin temellerinin atıldığı yıllardı. Bu akımın öncülerinden Hyppolyte Taine 1870’de Intelligence (“Zekâ”) adlı yapıtı ile ilk adımları atmış ve Alman psikologu Wundt’un aksine, bilişsel işlevlerin tüm psikolojik işlevlerden ayrılamayacağını belirtmişti. Ribot, Teine’in izinden giderek psikolojinin İngiltere ve Almanya’ da olduğu gibi felsefenin etkisinden kurtulması ve doğa bilimlerini örnek alması gerektiğini savunmuştu. Binet, Ribot’nun önerisi sonucunda psikolojiyle daha yakından ilgilenmeye başladı, ve 1880’de deneysel psikoloji konusunda ilk makalesini yazdı.

O yıllarda Fransa’da psikoloji ve psikiyatri konularında en yoğun araştırma çalışmaları Salpetriere Hastanesi’nde ünlü psikiyatr Charcot’nun yönetiminde yapılmakta idi. Binet de 1882’de Charcot’nun çevresine katıldı ve psikopatoloji konusunda çalışmaya başladı. Charcot 1885’te ilk kez Fizyolojik Psikoloji Derneği’ni kurdu ve ilk uluslararası Psikoloji Kongresi 1889’da onun başkanlığında yapıldı.

Binet bu ortam içinde meslektaşı Fere ile, özellikle hipnoz ve hayvansal magnetizma üzerinde çalışıp yayın yapmaya başladı. Bu dönemde La psychologie du raisonnement (“Usavurmanın Psikolojisi”), Fere ile birlikte, Animal Magnetism (“Hayvan Magnetizması”), On Double Consciousrıess (“Çifte Bilinç-lilik), Les Alterations de la Personalite (“Kişilik Değişimleri”) gibi kitaplarım yayımladı. Bu dönemi verimli olmakla birlikte, Binet açısından tam anlamıyla başarılı sonuçlar doğurmadı. Yeni kavramlar geliştirme heyecanı içinde genç Binet, bilimsel kurallara uymayan bazı deneyler yapmıştı ve bunların sonuçlarını yukarıda sayılan kitaplarda yayımladı. Özellikle mıknatısların bireylerin davranış ve duyguları üzerinde etkileri olduğu savında bilimsel yanılgıya düştü.

8) Jean Piaget (1896 – 1980)

jean piaget

Jean Piaget, İsviçreli psikolog.

Genetik epistemoloji ve bilişsel gelişim alanında çığır açıcı çalışmalar yapmış olan Piaget, çocukta düşünce ve dil gelişiminin bir süreklilik içinde değil de, evrelerden ge­çerek oluştuğunu ve birey çevre ilişkilerinde etkin bir şekilde yapılandığını ortaya koy­muştur.

Dış dünyadan yalnızca izlenimler almakla kalmayıp zekasını etkin bir tarzda yapılandıran çocukta bilişsel yapı, Piaget’ye göre, dört evrede gerçekleşir:

  1. Duyusal motor dönem (0-2 yaş)
  2. İşlem öncesi dönem (2-5/6 yaş)
  3. Somut işlemler dönemi (6/7-11/12 yaşlar) - (somut işlemsel dönem olarak da adlandırılır.)
  4. Soyut işlemler dönemi (11/12 ve sonrası) - (formel işlemsel dönem olarak da adlandırılır.)

Jean Piaget, çocuk zihniyetinin yetişki­nin zihniyetiyle hiçbir ilişkisi olmadığını öne sürmüştür. Çocuğun mantığı kendine özgü olduğu gibi, ona göre, düşüncesi de benmerkezlidir. O kendisi için gelişir, kendi tarzında eğlenir; aklın kavramsal bilgileriyle ilgisi yoktur, çelişki bilmez. Çocuk ancak başkalarının düşüncesiyle temasa geçtiği zaman mantıklı olmaya başlar.

Ayrıca gelişim düzeyi kavramını Jean Piaget'e borçluyuz. Piaget Teorisi olarak bilinen teorisi, herkesin değişmez bazı düzeylerden geçtiğini ve bunların birbirinden ölçülebilir olarak ayrıldığını ortaya koymuştur. Bunların yanında, bilimsel gelişimi açıklamaya yönelik çok farklı ve kapsamlı bir bakış açısı ortaya koymuştur.

7) Alfred Adler (1870 - 1937)

alfred adler

Alfred Adler, bireysel psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatrist. Derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan biridir.

Adler, Freud'un teorileri ile karşı görüşe geldi, fikir ayrılığı 1911'deki Weimar Psikanaliz Kongresi'nde aleni oldu. Adler, Freud'un inandığı seks içgüdüsünün baskınlığı ve ego dürtüsünün libidinal olup olmadığı ile çekişiyordu, Freud'un bilinç altına atma üzerine fikirlerini de eleştirmişti. Adler bilinç altına atma teorisinin, erkeksi başkaldırının aşırı telafisi ve aşağılık hislerinden türetilmiş sinirsel bir durum olan ego -savunma eğilimleri- konsepti ile değiştirilmesi gerektiğine inanıyordu, Oedipal Kompleksleri önemsizdi. Adler Viyana Topluluğundan ayrıldı ve 1912'de Bireysel Psikoloji Topluluğu adını alan, Özgür Analitik Araştırmalar Topluluğu'nu kurdu.

1912'de ana fikirlerini tanımladığı Über den Nervösen Charakter kitabını yazdı. Kişinin bilinçsiz öz ereğinin temel amaçlarının baskıladığı ayrı aşamaların aşağılık hislerini üstünlüğe (veya bilakis yeterliliğe) dönüştürdüğü ifade ederek insan kişiliğinin erek bilimsel açıklanabileceğini iddia etti. Adler'e göre öz erek arzularına, toplumsal ve etnik gereksinimler karşı koyar, düzeltici etkenler umursanmaz ve kişi aşırı telafi ederse aşağılık kompleksi oluşabilir, kişi benmerkezci, güç düşkünü ve saldırgan veya daha kötüsü olabilirdi. Üstünlük çabası ve anne baba baskısı önemli.

6) Carl Rogers (1902 - 1987)

carl rogers

Carl Ransom Rogers, psikolojide humanistik yaklaşımın kurucularından ve psikoterapi araştırmaları yapan psikologlar içinde en önemlilerinden birisi olarak görülen Amerikalı psikolog. Rogers, 20.yüzyılın en çok etkilenilen altı psikoloğundan biri ve Sigmund Freud'dan sonra en önemli klinikçi olarak gösterilmektedir.

Hastalarla yapılan düzenli seanslarda psikoterapi kullanımına yeni bir yüz vermiş kişilerden biriydi. (Benlik) hakkındaki teorisi, çeşitli durumlarda insan davranışını anlamada en önemli konulardan biri olarak kabul edilir. Tüm çalışmalarında ortaya çıkan insan davranışının olumlu ve optimal gelişimine vurgu yaptı. Aynı zamanda, deneyim, yaratıcılık, özgür irade, heyecan ve bağlamsal davranış rolüne de büyük önem vermişti. Basit bir ifadeyle, insanların her anı mutlu ve tam bir şekilde yaşamasını, böylece huzuru sağlayabileceklerini söyledi.

5) Abraham Maslow (1908 – 1970)

abraham maslow

Abraham Harold Maslow, Brandeis University psikoloji profesörü, Hümanistik Psikoloji'nin ortaya çıkmasında katkıları bulunan ve Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi'nin yazarı.

Maslow 1937'den 1951'e kadar Brooklyn College'de görev yaptı. Burada profesyonelliklerine ve bireyselliklerine hayran olduğu iki tane daha akıl hocası buldu; Antropolojist Ruth Benedict ve Gestalt psikolojist Max Wertheimer. Bu iki konuyu beraber ele almak istiyordu. Bu sayede "muhteşem insan doğasını" anlayabilecekti. Maslow bu iki davranış hakkında notlar almaya başladı. Bunlar üzerine çok geniş yazılar yazdı. Bu çabalar sonunda Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi, Meta motivasyon, Öz-güncelleme ve Doruk yaşantısı gibi çalışmalar ortaya çıkmıştır.

İnsan yaşamının son noktası olan kendini gerçekleştirme kavramını da vurgulamıştı. Doğruluk, iyilik, düzen, basitlik, oyunculuk, bütünlük ve kendine yeterlilik gibi nitelikler çoğunlukla kendini gerçekleştiren bireylerde bulunur. Teorisini açıklamak ve doğrulamak için, her birinin kendini gerçekleştirebilmesi için yerine getirilmesi gereken, insani ihtiyaçlar hiyerarşisi modelini önermişti. Maslow'un eserlerinin amacı her şeyin içindeki iyiyi görmekti.

Maslow yazdıklarıyla 1950'li ve 1960'lı yıllarda psikolojide hümanistik ekolün sembolü oldu. Bunların neticesinde Amerikan Hümanist Derneği tarafından Yılın Hümanisti ödülünü almıştır.

4) Burrhus Frederic Skinner (1904 - 1990)

burrhus frederic skinner

Burrhus Frederic Skinner, Amerikalı ruhbilimci, yazar, mucit, sosyal reform savunucusu ve şair.

Pennsylvania'da doğan Skinner, yüksek okula gidene kadar burada yaşamıştır. Skinner "Skinner'in kutusu" adıyla bilinen deneyiyle öğrenmede edimsel (vasıtalı,operant) koşullanmanın önemini ortaya koymuş, son dönemdeki en önemli psikologlardan biri olmuştur. Psychology Today (Bugünde Psikoloji) isimli psikoloji dergisi, Skinner'ı psikolojiye en önemli katkıları yapan bir psikolog olarak tanımlamıştır. (1967, Eylül Sayısı) Davranışçı (Bihewyorist) ekolü kendisine daha yakın gören Skinner, toplumların davranışsal kontrolü için özgün bir program geliştirmiş; bebeklerin bakımı için otomatik bir bebek karyolası tasarlamış ve davranış değişikliği tekniklerinin geniş ölçekli kullanımı için çalışmalar yapmıştır.

Skinner 1989 yılında hastalanmış ve doktorlar tarafından kendisine lösemi teşhisi konulmuştur. Bunu öğrendikten sonra bile bilimsel çalışmalarını ara vermeksizin sürdüren Skinner, ölmeden saatler önce bile yazmaya devam etmiş ve "Psikoloji Bir Zihin Bilimi Olabilir mi?" isimli makalesini tamamlayamadan 1990 yılında hayata veda etmiştir. "Başarısızlık her zaman hata demek değildir, yeri geldiğinde yapabileceğiniz en iyi şey olabilir. Asıl hata denemekten vazgeçmektir" ve "Eğitim, öğrenip unuttuklarımızdan geri kalanlardır." sözleriyle popüler kültürde de yer edinmiştir.

Davranışçı kurama göre "öğrenme" "bireyin davranışındaki gözlemlenebilir bir değişme" dir. Uyaran-tepki bağı önemlidir. B.F.Skinner'in dil edinim sürecine bakışında da davranışçı kuram etkili olmuştur. Skinner'e göre insan davranışsal koşullar sonucu dili edinir. Diğer dil edinim teorilerinin aksine insanda konuşabilme yetisinin doğuştan varolmadığına inanan Skinner, dil edinim sürecini bir bina yapımına benzetir. Dil öğrenme mekanizmasının yerine olgusal olarak dili kavrama kabiliyetini koyar. Bu bağlamda Skinner dil edinim sürecindeki bir çocuğa "Rastlantısal olarak ortaya çıkan davranışın kazandırıldığı edimsel koşullanmanın edilgen öznesi" olarak bakar.

3) William James (1842 - 1910)

william james

William James, psikolojide işlevselcilik hareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü Amerikalı filozof ve psikolog.

James, sadece eylemlerin sonuçlarını baz alan pragmatizm olarak bilinen yöntemin kuramını 1898’de California Üniversitesi’nde, bir filozof olarak felsefi bir şekilde, olaylar ve hayatımızdaki sonuçlarını anlattığı bir konferans gerçekleştirdi .Ona göre pragmatizmde önemli olan ilkler değildir, sonuçlardır. O felsefenin ‘nesne nedir’ sorusunu sormasını kabul etmiyordu. Halbuki, pragmatizm, ’sonuçlar nelerdir?’ diye sormalıdır. Oysaki James, hayatı birebir ilgilendiren somut şeyleri, nesneleri önemsemiştir. Ona göre, dünya hiçbir şekilde henüz tamamlanmış değildir ve sürekli bir oluş içerisindedir. James’e göre, dünya hakkındaki herhangi bir teori, insanla ilgili çalışmalarda kesin sonuçlar barındırıyorsa bu teori kabul edilmemelidir. Bu şekildeki bir teoriyi dogmatik olarak kabul edebilirsiniz. James bu görüşe katılmaz aksine pragmatizmin dogmatik olmadığını savunur. O, sadece yaşamı ön plana alır.

James'in ilgilendiği bir diğer konu ise bilgi teorisidir. Bu teoride James hedef olarak kendisine sonucu alır. Yaşamdaki birçok şeyin ve alanın kesin olmadığını savunur. James anlamlılığı yararlılıkla ilişkilendirmiştir. Bu yararlılık sadece insanın maddi gereksinimlerini içermemektedir. O, dinin metafizikliğini bilmediğini söylese de dini yararlı olarak kabul eder. James pratiği ve uygulamayı teorinin önüne koyar yani daha mühim olduğunu düşünür. Pratiği olan şeyi gerçek olarak kabul eder.

2) Carl Gustav Jung (1875 - 1961)

carl gustav jung

Carl Gustav Jung, İsviçreli psikiyatr, Analitik psikolojinin kurucusudur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.

Carl Gustav Jung sadece psikoterapi bilim dalını değil, aynı zamanda Psikoloji, Teoloji, Etnografi bilimi, Edebiyat ve güzel sanatları da etkiledi. Psikoloji bilim dalında kendisi tarafından bulunan ve yapılan kavramlar geniş şekilde kabul gördü. Örneğin; kompleks, içedönük ve dışadönük, gölge, arketip (enerjikompleksler), kolektif (toplumsal) bilinçdışı, anima, animus.

Bilinçli ve bilinçsiz zihin arasındaki bütünleşme sürecinin insani gelişmede merkezi ve önemli bir rol oynadığına inanıyordu. Aynı zamanda içe dönüklük ve dışlanma şartlarını yerine getiren kişidir. Bütün kavramlarından en ünlüsü, Jung'a göre, tüm insanların paylaştığı tüm fikirlerin, düşüncelerin, duyguların gizlendiği, insan ruhunun en derin seviyesi olan (Kollektif Bilinçsiz) kavramıdır. Kısacası, insan atamızdan, hayvan atalarımızdan ve bütün insan ırkından miras aldığımız fikirler ve deneyimler kollektif bilinçsizliğimizde cilalandı.

1) Sigmund Freud (1856 - 1939)

sigmund freud

Sigmund Freud, psikanaliz kurucusu olan Avusturyalı nörolog. Kişiliğin 5 farklı dönemden geçerek geliştiğini öne süren Psikanalitik kuramın kurucusudur. Bir psikoterapi tekniği olarak psikanaliz, hastaların zihinsel süreçlerinin bilinçdışı unsurları arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya çalışır.

1908'te Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Psikanaliz kitabında buna büyük yer verdi. Ancak bu tarihten önce bile Freud'un çevresinde çözümlemenin giderek kurumlaştığı görülür. 1902'den sonra "Çarşamba Günleri Psikoloji Derneği", adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adler olmak üzere, Freud'un ilk yandaşları bir araya toplandılar. 1904'te E. Bleuer'le yazışmaya başladı. 1907'de Bleuer'in asistanı Carl Gustav Jung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih'te Freud Derneği'ni kurdu. Bu Freud için büyük bir başarıydı, zira psikanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştı. Takip eden yıllarda Jung, 1. Psikanaliz Kongresi'ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.

1923'te kendisine üstçene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.

Freud, prensipleri gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud'a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu İngiliz psikaytr Ernest Jones'un 1953'te yayımlanan üç ciltlik Sigmund Freud'un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.

Reklam